24 Mart 2010

Paği

Evet, herkesin hayranlıkla anlattığı, mutlaka gidilmesi gereken yer dediği, aşıklar şehri, romantizmin doruk noktası, meşhur şehir Paris'teyim. Vallahi sanırım kandırılmışız... Tarihi binaların görkemi dışında hiç bir halt yok bence burada. Kaldığımız yer Parisin göbeğinde, şehrin harikalar diyarı diye adlandırılan Champs-Elysees bölgesi.. Günlerdir yürüyorum (günde yaklaşık 4,5 saat :) bugün pek takatim kalmamıştı.) Champs-Elysees, bizim Bağdat Caddesinin 3-4 kat gelişliğinde ve 5-6 kat uzunluğunda bir cadde. Tüm büyük markalar var burada. Aklımıza gelebilecek herşey. Lakin insanın vitrindeki fiyatları gördükten sonra mağaza kapısından içeri girmek bile içinden gelmiyor. Haliyle siz bu kadar lüks markaların olduğu dünyanın en önemli caddelerinden birinde yürümeye hazırlanırken, aklınızdan geçiriyorsunuz; Off şimdi ne şık kadınlar ne janti erkekler göreceğim yolda! Amaaaaa nafile.. Herkes paçoz, bir tane yüzüne bakılacak güzel kadın veya adama rastlamadım. Herkes tek tip. Orta yaş kadınları kısa saçlı, gençler kumral uzun ve bakımsız saçlılar. Bakımsız dediğim özensiz toplanmış veya pek taramaya gerek duyulmamış (çünkü çoğu düz saçlı). 1-2 kişi gördüm yüksek topuklu pabuç giyinen o kadar.. Makyaj neredeyse hiç yapılmıyor; yapanlar da bol rimelli (severiiiim). Keşke bu kılıksızlıklarına rağmen çok şeker insanlar diyebilsemdim ama maalesef domuz gibiler.. Suratlar asık, gülümseme yok, hele ki 'Sorry' diye yanlarına git, seni dövmekten beter ediyorlar.. Soğuk ve pisler, gerçekten dedikleri doğruymuş; Fransızlar kendilerini fazla bir şey sanıyorlar.
Bugün şehrin 45 dakika uzağındaki outlet mağazalarının olduğu yere gittim. Çoğu kıyafet içinde made in Turkey yazıyordu. :) zaten İstinye Parktın indirimsiz mağazaları bile daha ucuz. O yüzden yurdumun malı çok daha iyi vallahi.. Hiçbir şey almak istemedim. Zaten atkımı da düşürdüm :(

Gelelim sokaklara; metro ve tren kendini aşmış.. herkes metro kullanıyor çünkü her yere metro var. Ama metroların istasyonları ve araç içleri rezalet, pislikten geçilmiyor.. Gerçekten çok pis.. Sigara içen kalabalık çoğunlukta. Sokakları akşam saat 21.00 civarında görmelisiniz her yer çöp içinde...

Diyeceksiniz ki 'bre Ayça yahu Parise gittin hiç mi bir şey beğenmedin, hep şikayet, şikayet...'
Orada duralım. Dilini hiç bilmediğim bir ülkeye gideceğim için tedirgindim önce ama biliyor musunuz, dünyanın en büyük terapisiymiş bu.. etrafımda konuşan ama anlamadığım insanlar, tanımadığım nereye çıkacağını bilmeden yürüdüğüm sokaklar... Sanırım 1 yıl meditasyon yapsaydım bu kadar iyi netice almazdım.. Gerçekten ayaklarım yorulurken beynim dinleniyor..

Henüz Eyfele çıkmadım.. Pazara kadar sanırım pek gitmediğim müze ve cadde kalmayacak. İnşallah sağ salim evimize döneriz. Aklımın salim döneceği kesin ;)